Tarihte Az Bilinen Ama İlginç Olaylar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bildiğimiz tarihin ötesinde, sayısız ilginç ve az bilinen olay yer almaktadır. Bu yazıda, tarihin derinliklerinde kalmış ancak ilginçliğiyle dikkat çeken olaylara odaklanacağız.

Örneğin, İstanbul’da yaşanmış bir kilise kavgası, çizilen bir sınırın iki tarafında da taciz edilen insanların varlığına işaret ediyor. Osmanlı hanedanının soy ağacının birkaç kez evlat edinmelerle kırılması da oldukça ilginç bir olaydır. Şehzade Cem’in öldürülmesi ve Şehzade Lehistanlı Janus’un Osmanlı hesepleri yapması da tarihin gözden kaçan olayları arasındadır.

Padişahların geleneksel seyahatleri de oldukça etkileyiciydi. Seyahatleri sırasında birçok halka eğlence şovları hazırlattılar. Kölelerin çarpıştığı gladyatör dövüşleri, halkın büyük ilgisini çekmiştir.

Tarihteki diğer dikkat çekici olaylar arasında Klondike’deki altın arama çılgınlığı ve madenlerdeki sahtekarlık faaliyetleri bulunmaktadır. İşçilere köpeklerin verilmesi, insanların hayatını sürdürmek için çok zorlu şartlar altında çalıştığı dönemlerde oldukça ilginç bir uygulamadır.

Son olarak, Hindistan-Pakistan savaşı ve seyahat yasağı da tarihin ilginç ancak yeterince tanınmayan olayları listesinde yerini alıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Müslüman ülkeleri hedef alan seyahat yasağı, tartışma konusu olmuş ve uluslararası dış politika gündeminde önemli bir yer edinmiştir.

Kilise Kavgası

11. yüzyılda İstanbul’da yaşanmış olan iki kilise arasındaki tartışma, büyük bir krizle sonuçlandı. Kiliselerin müzakereleri bittikten sonra, ortasında cepheye benzeyen bir çizgi çekildi. Bu sınır, iki tarafın taciz edildiği bir bölge oluşturdu.

Bu olayın nedeni, kiliselerin arasında farklı inanç farklılıklarıydı. Bir kilise, diğerine daha fazla hak veriyordu. Tartışmalar giderek büyüdü ve sonunda sınır çizimiyle sonuçlandı. Bu olay, tarihte pek bilinmese de oldukça ilginç bir örnek olarak verilebilir.

İki kilise arasında çıkan tartışmaların sonucunda sınır çizimi, günümüzde bile hala hatırlanır. O dönem, kiliselerin birbirlerine olan bakış açısının değişmesine sebep oldu.

Osmanlı Hanedanının Soy Ağacı

Osmanlı hanedanının soy ağacı, kanuni evlatlarla birlikte birkaç kez evlat edinmeyle kırıldı. Osmanlı devleti, tahtın boş kalmasına izin vermeden, evlat edinme yoluyla hanedana yeni üyeler ekledi. Ancak, evlat edinme yoluyla tahta geçen padişahların kanuni evlatlarına karşı bir takım açıklar ortaya çıktı. Kanuni evlatlar, sadece aile içinde değil, devlet yönetiminde de söz sahibi oldular ve bu durum, padişahlar arasında anlaşmazlıklara neden oldu.

Osmanlı hanedanının soy ağacında en dikkat çekici isimlerden biri, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’dır. Şehzade Mustafa, üvey kardeşleriyle taht kavgasına girdi ve sonunda babası Sultan Süleyman tarafından idam edildi.

Diğer bir ilginç nokta ise, Osmanlı hanedanının erkek üyelerinin çoğunun kız kardeşleri üzerinden akraba bağı kurması gerçeğidir. Bu durum, yeni bir padişah seçilince, tahtın daha kolay geçebilmesi için yapılmış stratejik bir hamledir.

Sonuç olarak, Osmanlı hanedanının soy ağacı oldukça karışıktır ve evlat edinmeyle kırılması, padişahlar arasındaki anlaşmazlıkların oluşmasına sebep oldu. Ancak bu, Osmanlı devletinin gücüne ve esnekliğine işaret eder.

Şehzade Cem Olayı

Osmanlı İmparatorluğu, tarihi boyunca çok sayıda taht kavgası yaşamıştır. Bu iç savaşlardan biri de II. Bayezid’in oğlu Şehzade Cem’in tahta çıkmak için başlattığı mücadeledir. Ancak kardeşi II. Selim, tahtın varisi olarak kabul edilmiş ve Şehzade Cem’in mücadelesi sonuçsuz kalmıştır.

Şehzade Cem’in başarısızlığı sonrası II. Bayezid tarafından İstanbul’da hapse atılan Şehzade Cem, daha sonra Mısır’a sürülmüştür. Fakat taht mücadelesi burada da devam etmiştir. Mısır’da hapishanede tutulduğu süre boyunca, Şehzade Cem’e çeşitli taht iddiaları sunulmuş ve onun da Mısır’ı işgal etmesi için teşvik edilmiştir.

Sonunda Mısır hükümdarı tarafından yakalanarak zehirlenerek öldürülen Şehzade Cem’in ölümü, Osmanlı taht mücadelesinin acımasızlığını ve komploların boyutunu göstermiştir. Şehzade Cem’in ölümüyle birlikte taht mücadelesi son buldu, II. Bayezid tahtta kalmıştır.

Şehzade Lehistanlı Janus

Osmanlı tarihinin az bilinen konularından biri, Polonya kralı II. Janus’un Osmanlı İmparatorluğu’nun halkı arasında bir prensesle evlenerek heseplik yapmasıdır. Bu evlilik, Osmanlı İmparatorluğu ile Polonya arasındaki ilişkilerin pekiştirilmesini amaçlıyordu. II. Janus, Osmanlı tahtına geçmek için İstanbul’daki Osmanlı sarayında bulunuyordu. Bu nedenle Osmanlı hanedanının güçlü bir üyesi olan Şehzade Mehmed, Polonya kralının kızıyla evlenerek aradaki ilişkileri pekiştirdi.

MAKALE
Taşların Şifa Gücü

Bu evlilik, Osmanlı İmparatorluğu’na da pek çok fayda sağladı. Özellikle ticari ilişkilerde, Polonya ile yapılan işlemler daha düzgün hale geldi. Ayrıca bu evlilik, iki devlet arasındaki sınır anlaşmazlıklarının da çözülmesine yardımcı oldu.

Polonya kralı II. Janus, Osmanlı İmparatorluğu’nda uzun süre kalamadı ve ülkesine döndü. Ancak ortaya koyduğu bu plan, bugün bile tarihin ilginç olaylarından biri olarak anılır.

Şehzade Can Sultan

Osmanlı tarihi, ilginç olayları ve dramatik anlarıyla dikkat çekmektedir. IV. Murat’ın oğlu Can Sultan’ın trajik öyküsü de bunlardan biridir. Sarayda dolaşan yılanlar arasında bir gün yanlışlıkla bir yılan tarafından ısırılan Şehzade Can Sultan, saraydaki doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamamıştır.

Bu olayda, tıpkı diğer Osmanlı hanedan üyelerinin trajik ölümleri gibi, kraliyet ailesinin nasıl zorlu bir hayat sürdüğüne dair bir fikir verebilir. O dönemde, sarayda her türlü yerel ve uluslararası zehir ile mücadele eden doktorlar ve korumalar bulunuyordu. Ancak yine de, birçok hanedan üyesi ölümcül bir hastalığa veya başka bir trajik olaya maruz kalmıştır.

Şehzade Can Sultan’ın ölümü, Osmanlı İmparatorluğu’nda yılanların saraydaki varlığı hakkında spekülasyonlara neden oldu. Bazı kaynaklar, saraydaki birçok yılanın öldürüldüğü ve bazı önlemlerin alındığını söylerken, diğerleri bunun sadece bir trajik kaza olduğunu savunuyor. Bu olay, Osmanlı hanedanının halktan ve diğer ülkelerden aldığı tepkileri de düşündürmektedir.

Padişah Geleneği

Osmanlı Padişahları seyahatleri sırasında halka eğlence şovları ile büyük gösteriler yapardı. Bu gösterilerde birçok olay gerçekleştirilirdi. Ancak en dikkat çekici olanı kölelerin çarpıştığı gladyatör dövüşleri idi.

Bu gösterilerin genellikle birkaç gün sürdüğü biliniyordu ve etkinlik sırasında bir sürü etkinlik gerçekleştirilirdi. Genel olarak, sıkılmalarını önlemek ve halkı eğlendirmek için her yıl farklı bir gladyatör dövüşü organize edilirdi. Dövüşler için özel arenlar inşa edilirdi ve yarışmalar, çekişmeler ve savaşlar için yeterli alana sahip olurlardı.

Ayrıca, Padişahların seyahatleri sırasında yarışmaların da yapıldığı gösteriler sergilenirdi. At yarışları, okçuluk yarışmaları, güreşler gibi birçok etkinlik organize edilirdi. Yarışmalar, kazananlar için özel ödüllerin verildiği daha değişik bir faaliyeti içerirken, ödüller genellikle padişahlar tarafından verilirdi.

  • Bu gösterilerde sadece köleler değil hayvanlar da kullanılırdı, bazı çağlara göre şaşkına çeviren bir olaya sahne olunurdu.
  • Eğer etkinliğe katılan birisi başarılı bir performans sergilediyse, ödül olarak köle, para ya da bir savaş atı alabilirdi.
  • Bu gösteriler, Padişahların gücünü ve zenginliğini sergileyen bir yoldu ve halkın gözünde onların gücüni yansıtmaktaydı.

Klondike Altın Rüyası

1890’larda Alaska’da Klondike’deki bir altın madeninde, bir domuz yavrusu bile altın buldu ve bu olaydan sonra maden arayışı bir çılgınlığa dönüştü. Binlerce insan, zengin olma hayaliyle Alaska’ya göç etti ve madenlerde çalışmaya başladı. Ancak, madenlerde çalışma koşulları çok zordu ve sıtma, tifo, çiçek gibi hastalıklar yaygındı. Bu sebeple birçok insan hayatını kaybetti.

Klondike Altın Rüyası’nın ardından, şirketlerdeki altın arama faaliyetleri kısa sürede durdu. Altın madenleri kapatıldı ve bu olaydan sonra Alaska’daki insanlar günlük hayatlarına geri döndüler.

  • Altın madenlerinde yalnızca altın arayıcılığı yapmak yasaktı. Bu sebeple, altın aramak isteyen insanlar, aynı zamanda maden işçiliği yapmak zorunda kaldı.
  • Bu arama çılgınlığı sırasında, birçok kişinin umutlarının yıkılması ve hayatlarının mahvolması çok acı bir olaydı. Ancak, bu olay, tarih boyunca birçok kez tekrar etti ve insanlar, hızlı bir şekilde zengin olma hayalleriyle yanlış yollara sapabiliyorlar.

Madenlerdeki Sahtekarlık Olayları

Madenler, tarih boyunca çok değerli madenleri elde etmek için kullanılan yerlerdir. Ancak bazı madenlerde altına karşı sahtekarlık faaliyetleri de yapılmıştır. Özellikle Klondike’da bu tür olaylar sıkça yaşanmıştır.

MAKALE
Okuma Öğrenme Güçlüğü Çeken Çocuklar: Çözüm Yolları Nelerdir?

Maden sahipleri, altın madenlerinden elde edilen parayı artırmak için altına sahte madenleri karıştırmış, çok az altın içeren taşlara altın kaplama yapmış ve hatta dürüst olmayan yöntemler kullanarak altın çıkarmışlardır. Bu sahtekarlık faaliyetleri, geçmişte çok fazla bilinmese de günümüzde hala tartışma konusu olmaktadır.

Bazı maden işçileri de bu tür sahtekarlıklara karışmıştır. Maden sahiplerinin altına karşı izleme sistemleri kurarak, altın çıkarmak yerine sahte altın taklitleri kullanarak para kazanmışlardır. Bu sahtekarlık olayları, madenlerde çalışan işçiler arasında büyük tartışmalar yaratarak işçi-işveren ilişkilerini zedelemiştir.

Maden sahtekarlık olayları, hem maden işçileri hem de maden sahipleri için büyük bir problem haline gelmiştir. Bu nedenle, bu tür olayların önüne geçmek için daha iyi izleme sistemleri kurulmuş ve sahtekarlık faaliyetleri suç olarak kabul edilmiştir.

Maden İşçilerine Verilen Köpekler

Klondike’deki madenlerde, işçilerin çalışma koşulları oldukça kötüydü. İşçiler, soğuk hava ve kısıtlı gıda ve malzeme nedeniyle uğraşmak zorundaydı. Ancak, onları biraz mutlu etmek için köpekler verildi. İşçiler, köpekleri besleyerek, yemek yaparak ya da onlarla oynayarak zamanlarını geçirdi. Ancak, bazı durumlarda köpekler, işçilerin süs eşyası haline geldi ya da onları eğlendirmek için gladyatör dövüşleri gibi korkunç şovlarda kullanıldı.

Ancak, bu uygulama etik açıdan tartışmalıdır. Köpekler, işçilerin yemeklerinin bir parçası haline geldiğinde, insan hakları açısından sorunlu bir durum ortaya çıktı. Bazı durumlarda, köpeklerin acımasızca öldürüldüğü de bilinmektedir. Bu nedenle, bu uygulamanın devam etmesi, ülkede ciddi bir insani krize neden olabilirdi.

Şimdiye kadar, tarih boyunca birçok tartışmalı uygulama yaşanmıştır. Ancak, dün olduğu gibi bugün de, etik olmayan uygulamaların sonuçları genellikle yıkıcı olmuştur. Köpeklerin madencilere verilmesi, sadece o günün insanlarının değil, bugünün insanlarının da doğru olmayan bir karar olduğunu göstermektedir.

Hindistan Pakistan Savaşı

1971 yılında Hindistan ve Pakistan arasında büyük bir savaş yaşandı. Bu savaşın başlıca nedeni, Pakistan’da tutulan ve daha sonra Bangladeş Cumhuriyeti adını alan Doğu Pakistan’da yaşayan insanların haklarının ihlal edilmesiydi. Pakistan, Doğu Pakistan’ı bir bölgesel isyanın patlak vermesinin ardından kontrol altında tutmak istemişti. Ancak, bu hareketler Bangladeş’in Hindistan tarafından desteklenen bağımsızlığına yol açtı.

Bu dönemde, Pakistan lideri Yahya Khan, Doğu Pakistan’da yaşanan çatışmaları sert bir şekilde bastırmak için orduyu harekete geçirdi. Bu çatışmaların sonucunda yüz binlerce insan hayatını kaybetti veya göç etmek zorunda kaldı. Hindistan da Pakistan’ın Doğu Pakistan’daki çatışmalara müdahale etmesinden rahatsızdı ve bu nedenle Müslüman ülkeleri hedef alan bir seyahat yasağı yayınladı.

Bangladeş, Hindistan’ın desteği ile bağımsızlığını kazandı ve bu olay dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Pakistan, Doğu Pakistan’ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı ve bu başka bir savaşın önlenmesine yardımcı oldu. Hindistan Pakistan savaşı, tarih boyunca birçok uluslararası anlaşmazlığın yaşandığı Asya coğrafyasında önemli bir olaydı.

Donanma Müdürü ve Askeri Diktatör

1970 yılında, Pakistan’da yapılan genel seçimlerinde Bengallerin çoğunluğu kazandı. Ancak bu sonuç, Yahya Khan gibi eylemleri sertleştiren liderlerin tepkisine neden oldu. Donanma müdürü ve ardından askeri diktatör olan Yahya Khan, Doğu Pakistan’daki Bengallilerin haklarını ihlal etmeye başladı.

Ordusunu Doğu Pakistan’ın belli bölgelerinde seferber eden Yahya Khan, kanlı bir şekilde Bengallileri baskı altına almaya başladı. Gujarat ve Bengal gibi bölgelerde ordusu acımasızca hareket etti ve bu olaylar, sonunda 1971 Hindistan Pakistan savaşına neden oldu.

Yahya Khan, savaşın kaybedilmesinden sonra görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve Pakistan’ın çeşitli yerlerinde hukuk sistemince suçlu bulundu. Yahya Khan’ın uyguladığı baskı ve zulüm, Pakistan’ın tarihinde önemli bir yer tutar ve zaman içinde pek çok insanın eylemlerine hayranlık duymasına neden oldu.

MAKALE
Şimdiye Kadar Duymadığınız 7 İlginç Tatil Fikri

Hintli Mukti Bahini

Bangladeş’in doğusu, Pakistan’da kalmasına rağmen bağımsızlık kazanmak istedi ve bu Bangladeş Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcını oluşturdu. Mukti Bahini, Bangladeş’in özgürlüğü için mücadele eden gerilla kuvvetleriydi. Hint hükümeti, Mukti Bahini’ye insani yardım sağlamakla kalmadı, aynı zamanda onları eğitti, silahlandırdı ve lojistik desteği sağladı. Bangladeş meselesini çözmekten başka çare olmayan Hindistan, muhaliflerin liderliklerini alarak birlikte Mukti Bahini’yi kurdu.

Mukti Bahini, yerel halk tarafından desteklendi ve sivil nüfus için yardım sağladı. Bangladeş Kurtuluş Savaşı’ndaki çatışmalara, İndira Gandhi’nin hükümeti tarafından verilen askeri yardımda artış yaşandı. Savaş sonunda Bangladeş, Pakistan’da Doğu Pakistan olarak bilinen bölgeden ayrılarak Bangladeş Cumhuriyeti adını aldı.

Mukti Bahini, Bangladeş’in bağımsızlığına kavuşmasına yardımcı olan önemli bir grup oldu. Bu savaş, Bangladeşli milliyetçilerin bağımsızlık mücadelesinde Pakistan ordusuna karşı verilen bir mücadele olarak tarihe geçti. Hindistan, Bangladeş’in bağımsızlığını desteklemesiyle birlikte, adeta Mukti Bahini’nin fiili liderliğini ele aldı. Bu sayede Bangladeş, doğru zamanda doğru müdahalelerle bağımsızlığını kazanmış oldu.

Seyahat Engeli

2017 yılında ABD Başkanı Donald Trump, Müslüman ülkeleri hedef alan bir seyahat yasağı yayınladı. Bu yasak, İran, Libya, Suriye, Yemen, Somali ve Sudan’ı kapsıyordu. Yasağın nedeni, ABD’nin güvenlik açısından bu ülkelere seyahatin çok tehlikeli olduğu düşüncesiydi.

Yasak, ABD’deki pek çok insan ve kuruluş tarafından eleştirildi. Birçok insan, bu yasağın hiçbir şekilde Müslüman teröristlere karşı bir önlem almadığını ve sadece kötü niyetli insanlarla değil, aynı zamanda iyi niyetli insanlarla da ilgili olduğunu savundu. Bu yasak, birçok insanın aileleri ve sevdikleriyle bir araya gelmekten mahrum bırakıldığı ve ABD’ye sağladıkları ekonomik katkıların da azaldığı anlamına geliyordu.

Yasağın kabul edilmesi için 5 maddeli bir plan oluşturuldu. Bu plana göre, ABD, her bir hedef ülkeden gelen ziyaretçilerin daha katı bir güvenlik denetiminden geçmesini istedi. Ayrıca, bu ülkelerde yaşayan ABD vatandaşlarının seyahat özgürlüklerinin korunması gerektiğine dikkat çekildi. Ancak, yapılan işlemlerin tümüne rağmen, ABD’de hala seyahat yasağı çıkarılmaktadır.

5 Maddeli Yasağın Kabul Edilmesi

2017 yılında ABD Başkanı Donald Trump, Müslüman ülkeleri hedef alan bir seyahat yasağı yayınladı. Ancak, yasağın kabul edilmesi için 5 maddeli bir plan oluşturuldu. Planın ilk maddesi, ülkelerin ABD istihbaratına bilgi sağlamasıydı. İkinci maddede, ülkelerin vatandaşlarını ABD’ye göndermeden önce kimlik kontrolleri yapması gerekiyordu.

Üçüncü madde, ülkelerin, ülke içindeki uçak ve gemilere ek güvenlik önlemleri alma zorunluluğuydu. Dördüncü madde, ülkelerin, ABD tarafından belirlenen belirli ülkelere yönelik yasaklar uygulamasıydı. Son olarak, beşinci madde, ülkelerin vatandaşlarına yönelik ek belge talepleri yapmasıydı.

5 maddeli plana rağmen, ABD hala seyahat yasağı çıkarıyor ve tartışma konusu oluşturuyor. Bazı ülkeler, yasağın ayrımcı olduğunu düşünüyor ve ABD’nin hak ihlallerine neden olduğunu söylüyorlar. Bu konu, hala dünya gündemini meşgul ediyor.

Dış Politikada Ağustos Ayı

Ağustos ayındaki dış politikaya göre Türkiye, seyahat kısıtlamalarının ardından soykırım konusundaki yasaların yürürlüğe girmesi konusunda eleştirildi. Bu eleştiriler, Türkiye’nin 1915 Ermeni olaylarını “soykırım” olarak tanımlayan diğer ülkelerle olan ilişkilerini etkiledi. Türkiye, 1915 olaylarının “büyük acılar” olsa da soykırım olarak adlandırılamayacağını dile getirmekte ısrar etti.

Eleştiriler, tarihi sorunların hala düzeltilmediği ve Türkiye’nin insan haklarına saygı göstermediği yönündeki endişeleri yansıtmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin bu konuyla ilgili politikasının yeniden gözden geçirilmesi ve uluslararası toplumda daha iyi bir imaj oluşturulması gerektiği düşünülmektedir.

Bazı ülkelerin soykırım konusundaki tutumları, Türkiye’nin dış politikasını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu konuda yapılacak adımlar, Türkiye’nin uluslararası alandaki konumunu güçlendirebilir ve ülkemizi daha saygın bir yere taşıyabilir. Bu nedenle, Türkiye’nin dış politikasındaki son gelişmeler yakından takip edilmelidir.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Tarihte Az Bilinen Ama İlginç Olaylar

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir