Dünya, birçok farklı kültür ve medeniyet tarafından inşa edilmiş birbirinden ilginç yapılarla doludur. Bu yapılar, tarihi ve mimari açıdan önemli olmalarının yanı sıra turistler için büyük bir ilgi kaynağı haline gelmiştir.
Bu ilginç yapıların en önemlilerinden biri, Hint mimarisinin en güzel örneklerinden olan Taj Mahal’dır. Aynı zamanda sevginin işareti olarak kabul edilen bu yapı, 17. yüzyılda inşa edilmiştir.
Dünyanın en dikkat çeken yapılarından biri de İtalya’nın Pisa şehrinde bulunan eğik kuledir. Pisa Kulesi, eğik yapısıyla ünlüdür ve yapının neden eğik olduğu hala tartışma konusudur. Ancak araştırmalar, zemindeki çamurun yetersiz olması ve yapının inşaat sırasında kayması nedeniyle olduğunu göstermektedir.
Bunun yanı sıra, tarihi M.Ö. 312 yılına kadar uzanan ve Ürdün’deki Wadi Musa kasabasında bulunan kaya kenti Petra da dünya üzerindeki en ilginç yapılar arasında yer almaktadır. Aynı şekilde, Peru’daki Machu Picchu, İnka İmparatorluğu döneminde yapılmış ve 15. yüzyılın sonlarında terk edilmiş bir kenttir.
Dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa, Dubai’de yer almaktadır ve 828 metre yüksekliği ile tüm dünyadaki dikkatleri üzerine çekmektedir. Ayrıca, Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin tavanındaki resimleriyle ünlüdür ve Michelangelo’nun eseridir.
Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Atomium ise, dokuz adet 18 metre çapındaki küreden oluşan bir yapıdır. Kanada’nın kuzeyindeki bir köy olan Eskimosköy ise evleri buzdan yapılan Inuitleri barındırmaktadır. Inuitler, igloo adı verilen küçük evlerde yaşarlar ve igloo, düz çamura çevrilmiş kubbe şeklinde yapılmaktadır.
Tüm bu yapılar, tarihsel ve mimari açıdan büyük bir öneme sahip olmalarının yanı sıra dünya üzerindeki ilginç ve farklı yapılar arasında yer almaktadır.
1. Taj Mahal
Taj Mahal, Agra, Hindistan’daki bir anıt-mezardır. Hint mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir ve dünya çapında tanınmaktadır. İmparator Şah Cihan, 1631 yılında sevgili eşi, Mumtaz Mahal’in ölümünün ardından Taj Mahal’in inşasına karar verdi. Mimari, sanat ve el işçiliği açısından eşsizdir.
Taj Mahal, deniz kabuğundan yapılma, beyaz mermerden yapılmıştır. Beyaz mermer güzel şekil verir ve güneşin etkisiyle zaman içinde sarıya dönüşür. Bu yaz aylarında, Taj Mahal’in su kanallarında su bulunur ve bu sayede mermerin sıcaklığı azaltılır.
Özellikle ay ışığında Taj Mahal’in güzelliği büyüleyici bir süreliğine ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden geceleri ziyaret edenler ile gündüzleri ziyaret edenler arasında bir fark vardır. Taj Mahal, Hindistan halkı tarafından sevginin en güzel sembolü olarak kabul edilir ve her yıl dünya çapından milyonlarca turist tarafından ziyaret edilir.
2. Pisa Kulesi
Eğik yapısıyla dünyanın en dikkat çeken yapılarından biri olan Pisa Kulesi, İtalya’nın Pisa şehrinde bulunuyor. Kule, 56 metre yüksekliği ve 3.9 derecelik eğimi ile turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri. Bu ilginç yapının eğimi nedeniyle, çekilen fotoğraflar genellikle perspektif çekimi ile yapılmaktadır.
Pisa Kulesi, Romaesque mimarisi ve beyaz mermer malzemesi ile dikkat çekmektedir. Kule, 1173 yılında inşa edilmeye başlanmıştır, ancak yarım kalmıştır. İnşaat sırasında kule, gömülü olduğu zeminin kaygan, yumuşak ve çamurlu olması nedeniyle yavaşça eğilmeye başlamıştır.
Bu durum, kule inşaatı durdurulduğunda daha da kötüleşmiş ve düzeltmek adına birçok çaba harcanmıştır. Ancak, Pisa Kulesi hala eğik durumunu korumaya devam etmektedir. Günümüzde yapılan çalışmalar sayesinde, kule eğiminin her yıl yaklaşık olarak 1.2 milimetre azaldığı tespit edilmiştir.
Ayrıca, Pisa Kulesi’nin bulunduğu alanda birçok diğer turistik yer de bulunuyor. Bu yerler arasında Piazza del Duomo, Battistero di San Giovanni ve Camposanto Monumentale gibi tarihi yerler de bulunmaktadır.
2.1 Kule Nasıl Eğildi?
Pisa Kulesi, mimari harikalarından biridir ve dünyanın en dikkat çekici yapılarından biridir. Ancak, kule neden eğik olduğu hala bir muamma. Tarih boyunca, Pisa Kulesi’nin eğik olmasının nedeni birçok kez tartışılmıştır.
Araştırmalar, eğik yapının nedeninin, kule inşaatı sırasında çamurun zeminde yetersiz olması ve yapının kayması olduğunu gösteriyor. Kule, 1173 yılında inşa edilmeye başlandı ve 1990 yılına kadar kullanılmaya devam edildi. İnşaat sırasında, kule yavaş yavaş eğilmeye başladı. İnşaatın devamı sırasında eğilme devam etti ve sonunda kule tamamlandığında 5.5 derece eğimli olarak durdu.
Ayrıca, kuleyi dik tutmak için yapılan onarımların da bir rol oynadığı düşünülüyor. 1990’larda yapılan onarımlar, kuleyi daha da dikleştirdi ve bugün kule, özellikle turistler arasında popüler bir fotoğraf çekme noktası haline geldi.
3. Petra
Petra, Ürdün’ün güneybatısındaki Wadi Araba çölünde yer alan antik bir kenttir. Kaya kentinin tarihi, M.Ö. 312 yılına kadar uzanmaktadır ve Ürdün’deki Wadi Musa kasabasında bulunmaktadır. Petra’nın tarihi önemi, antik ticaret yollarının bir kavşağı olması, merkezi konumu ve muhteşem arkeolojik kalıntıları ile kanıtlanabilir.
Petra, Kral Aretas IV tarafından yönetilen Nabatean krallığının başkentiydi. Kent, zengin kültür mirası ve benzersiz mimarisiyle ünlüdür. Kendine özgü kaya tapınakları, gömü anıtları, tiyatroları ve evleri ile Petra, antik dünyanın en önemli turistik yerlerinden biridir. Petra, 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak listelenmiştir.
Bölgedeki en ünlü yapı, El Khazneh (Define Hazinesi) olarak da bilinen The Treasury’dir. Petra’daki birçok yapı gibi, El Khazneh de kaya yüzeylerine oyulmuştur. The Treasury, kentin en dikkat çekici yapılarından biridir ve oyulmuş kaya yüzeylerindeki incelikli işçilik ve detayları ile ziyaretçileri büyüler. Ayrıca, Petra’nın kalıntılarındaki diğer önemli yapılar arasında Ad Deir ve antik tiyatrolar yer almaktadır.
3.1 Petra Nasıl Keşfedildi?
Petra, tarihi ve gizemiyle dünya turizminin önemli durakları arasında yer almaktadır. Ancak bu görkemli kent, uzun yıllar boyunca dünya dışında kalmış ve unutulmuştu. Ürdün’de Wadi Musa kasabasında bulunan Petra, 1812 yılında Johann Ludwig Burckhardt tarafından keşfedildi.
Burckhardt, İsviçreli bir gezgin ve maceraperestti. Onun öyküsü, bir zamanlar dünya üzerinde hiçbir Avrupalının dolaşmadığı bir ülkeye giriş yapmak isteyenler için önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Burckhardt, kendisini bir Müslüman tüccar olarak tanıttı ve Petra’yı ziyaret etti.
Burckhardt’ın keşfi, Petra’nın dünya çapında üne kavuşmasına neden oldu. Burckhardt, Petra’yı yerli halkın ilgisizliği ve dünyanın geri kalanının bilgisizliği nedeniyle herhangi bir tehdit altında olmadan keşfetme fırsatına sahip oldu.
Petra, tarihi ve doğal güzellikleriyle hala binlerce turisti kendisine çekmeye devam ediyor. Böylesine etkileyici bir yapıyı keşfeden Burckhardt ise, tarihin o gizemli döneminde her türlü tehlikeyi göze almış bir maceraperest olarak hatırlanmaktadır.
4. Machu Picchu
Machu Picchu, Peru’nun Cuzco bölgesinde And Dağları’nın eteklerinde yer alan bir antik kenttir. İnka İmparatorluğu döneminde yapılmış ve 15. yüzyılın sonlarına doğru terk edilmiştir.
Birçok tarihçi, Machu Picchu’nun İnkaların önde gelen din adamlarının ve soylularının kaçış yeri olduğuna inanıyor. Ayrıca, bu antik kentin bir gözlem evi veya askeri bir yerleşim yeri olarak kullanılabileceği de öne sürülmektedir.
Machu Picchu’nun mimarisi de oldukça ilginçtir. Yapımında sadece taşlar ve hiçbir şekilde çimento kullanılmamıştır. İnkalar, taşları ustalıkla keserek birbirine tam olarak uymasını sağlamışlar ve bu sayede yapı, depreme dayanıklı olmuştur.
Machu Picchu, günümüzde turistler arasında popüler bir destinasyon olmuştur. Ziyaretçiler, antik kenti keşfetmek için yürüyüş turlarına katılabilirler. Ayrıca, alanın doğal güzelliği de ziyaretçilerin ilgi odağıdır. Huayna Picchu dağının tepesinde yer alan görkemli manzaralar, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
4.1 Machu Picchu Nasıl Keşfedildi?
Machu Picchu, dünya üzerinde en merak edilen ve ilgi çekici yerlerden biridir. Keşfi de en az yapısı kadar ilginçtir. 1911 yılında Amerikalı kaşif Hiram Bingham, araştırma yapmak amacıyla Peru’ya gitmiştir. Bağlı olduğu üniversitenin sponsorluğunda And Dağları’nda yürürken, tesadüfen Machu Picchu’yu keşfetmiştir.
Bingham, bölgenin yerli halkı olan Quechua halkının yanında yürüyerek kentin kalıntılarına ulaşmıştır. Sonrasında, traktörlerin olmadığı bir bölgede, hatta atların bile zor gidebildiği bir yerdeki keşfinden döndü. Keşif sırasında, Machu Picchu’nun İnka İmparatorluğu döneminde önemli bir yer olduğunu ve İspanyol istilasından korunduğunu öğrenmiştir.
Bingham’un keşfi, Machu Picchu’nun dünya üzerindeki ününün artmasına sebep olmuştur. Günümüzde Machu Picchu, dünya üzerindeki turistlerin ilgi odağı haline gelmiştir.
5. Burj Khalifa
Dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa, Dubai’de yer almaktadır. 828 metre yüksekliği ile bu bina, tüm dünya tarafından merak edilmekte ve ziyaretçilerin ilgi odağı olmayı başarmaktadır.
Burj Khalifa’nın inşası oldukça uzun sürmüştür. 2004 yılında başlayan inşaat süreci, 2010 yılında sona ermiştir. Binanın inşası sırasında 31.400 ton çelik ve 330.000 metreküp beton kullanılmıştır.
Yükseklik: | 828 metre |
Kat sayısı: | 163 kat |
Toplam alan: | 309.473 m² |
Asansör sayısı: | 57 adet |
Burj Khalifa’nın üst bölümleri, gözlem noktaları olarak kullanılmaktadır. Ziyaretçiler, üç farklı seviyede yer alan gözlem noktalarından panoramik manzara eşliğinde Dubai’nin eşsiz güzelliklerini seyredebilmektedirler. Burj Khalifa, insanların inanılmaz gücünü ve teknolojinin gelişmişliğini gözler önüne sermektedir.
5.1 Burj Khalifa’nın İnşası Nasıl Gerçekleşti?
Dubai’deki Burj Khalifa, inşaatına 2004 yılında başlanılan ve 2010 yılında tamamlanan bir gökdelenidir. 828 metre yüksekliği ile tüm dünyanın dikkatini çeken yapı, inşaat sırasında 31.400 ton çelik ve 330.000 metreküp beton kullanılarak yapılmıştır. Oldukça titiz bir süreçten geçen inşaat ekibi, binanın yüksekliği ve zorlu yapısı nedeniyle birçok zorlukla karşı karşıya kalmıştır.
Binanın yapımında kullanılan malzemeler arasında beton, çelik, cam ve alüminyum da yer almaktadır. Binanın gövde kısmında kullanılan 6 metre uzunluğundaki çubuklar, gece gündüz çalışan 12.000 inşaat işçisi tarafından monte edilmiştir. Binanın her katındaki beton döküm işleminin yaklaşık 3 gün sürdüğü bilinmektedir.
Burj Khalifa’nın inşaatı sırasında, yapının etrafındaki şehir ve çevresel koşullar dikkate alınarak birçok özel güvenlik önlemi alınmıştır. Bu önlemlerin arasında güçlendirilmiş rüzgar kısıtlamaları, özel yangın merdivenleri ve herhangi bir acil durumda binanın tahliye edilmesi için özel planlar bulunmaktadır.
Binanın yapımı, milyarlarca dolarlık bir bütçe gerektirmiş ve Dubai’nin ekonomik yönden çok büyük bir atılım yapmasını sağlamıştır. Binanın açılışı, dünya genelinde büyük bir ilgiyle karşılanmış ve turistlerin de ziyaret ettiği bir yer haline gelmiştir.
6. Sistine Şapeli
Vatikan’daki Sistine Şapeli, dünyanın en önemli mimari yapılarından biridir. Bu şapel, tarihi boyunca pek çok kültürel ve dini etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Sistine Şapeli, Michelangelo tarafından tavanının resimleri ve freskleri ile ünlüdür.
Michelangelo, 1508-1512 yılları arasında tavanı boyamak için çalıştı. Tavan boyama işlemi, bir veya iki kez değil, dört kez boyandı. Michelangelo’nun fikri, şapelin tavanında İncil’den sahneleri ve Azizlerin hayatlarını tasvir etmekti. Fresklerde dikkat çeken başlıca sahneler, “Adem’in Yaratılışı” ve “Yargı Günü” oldu.
Sistine Şapeli, tavanındaki resimleri, kubbesi ve mimarisi ile Roma döneminin etkilerini taşıyor. Şapel, 1480 yılında Papa Sixtus IV tarafından yaptırılmıştır ve adını ondan almıştır. Sistine Şapeli, Papa’nın özel törenleri ve Vatikan’daki Papalık Seçimleri gibi önemli etkinlikler için kullanılır.
6.1 Sistine Şapeli’nin Tavanındaki Resimler Nasıl Yapıldı?
Sistine Şapeli, en ünlü haç şeklindeki kiliselerden biridir. İtalya’da Vatikan şehrinde yer alır. Sistine Şapeli, tarihi boyunca birçok önemli etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Şapelin en dikkat çekici özelliği ise tavanındaki resimlerdir. Tavanın resimleri, İtalyan ressam Michelangelo tarafından yapılmıştır.
Michelangelo, 1508-1512 yılları arasında Sistine Şapeli’nin tavanını boyamak için çalıştı. Ancak tavan boyama işlemi, bir veya iki kez değil, dört kez boyandı. İlk kez boyama işlemi sırasında, 300 m²’lik tavanın tamamı resmedildi, ancak Michelangelo, sonradan tavanı yeniden boyayacağı kararını verdi.
Michelangelo, tavanın yeniden boyanması için dört yıl boyunca çalıştı. Daha sonra, tavanın resimleri çeşitli onarımlarla birkaç kez yenilendi. Tavanın resimleri genellikle İncil’den alıntılanan sahnelerden oluşur. Bu sahneler, İsa’nın hayatındaki dönüm noktalarını gösterir.
Sistine Şapeli’nin tavanındaki resimler, Michelangelo’nun en büyük başarılarından biridir ve dünya genelinde tanınmaktadır. Bu resimler, sanat tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuş ve Barok stilinin doğmasına katkı sağlamıştır. Sistine Şapeli, Vatikan’ın en önemli turistik mekanlarından biridir ve her yıl milyonlarca ziyaretçi tarafından ziyaret edilir.
7. Atomium
Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Atomium, dünyanın en ilginç yapılarından biridir. 1958 yılında düzenlenen Dünya Fuarı için inşa edilen yapı, o dönemdeki teknolojik ilerlemeyi temsil ediyordu. Yapı dokuz tane 18 metre çapındaki küreden oluşur ve birçok turist tarafından ziyaret edilmektedir.
Atomium’un içinde birçok sergi salonu ve interaktif gösteriler bulunmaktadır. Yapının tepesinde yer alan küre ise bir restoran olarak kullanılmaktadır. Atomium, Brüksel’in sembolik yapılarından biri haline gelmiştir ve şehrin simgesi olarak kabul edilmektedir.
Bu ilginç yapıyı ziyaret etmek isteyenler, içerideki sergileri ve diğer etkinlikleri de takip etmeleri gerekmektedir. Atomium, benzersiz tasarımı ile dünya turizmi açısından önemli bir yere sahiptir ve mutlaka gezilmesi gereken yapılar arasında yer almaktadır.
7.1 Atomium Nasıl İnşa Edildi?
Atomium, 1958 yılında Brüksel’de düzenlenen Dünya Fuarı için inşa edildi. Yapı, Belçika’nın sembolik bir simgesi haline geldi ve dünyanın en ilginç yapılarından biri olarak kabul ediliyor.
Atomium, dokuz adet 18 metre çapındaki küreden oluşan bir yapıdır. Her küre, bir atomun üç boyutlu bir modelini temsil eder. Yapının dış kabuğu, üçgen panellerden oluşan bir yapıya sahiptir. Yapının orijinal tasarımında, her küre arasında otomatik yürüyen merdivenlerle bağlantı kurulması planlanmıştı. Ancak daha sonra bu tasarım değiştirildi ve merdivenler yerine asansörler kullanıldı.
Atomium’un inşası sırasında, inşaat maliyeti ve teknolojik zorluklar nedeniyle birçok sorunla karşılaşıldı. Yapının tamamlanması için devasa miktarlarda çelik ve beton kullanılmıştır. Atomium, 100 metre yükseklikteki bir direk üzerine oturtulmuştur ve yapı, yaklaşık 2400 ton ağırlığındadır.
Atomium, inşası tamamlandıktan sonra sadece Dünya Fuarı’nın bir parçası olarak değil, aynı zamanda bir turistik atraksiyon olarak da hizmet vermeye başladı. Bugün, Atomium, üst tarafta bir restoran ve bir sergi salonu olmak üzere iki farklı kısımdan oluşmaktadır. Atomium’un ziyaretçileri, asansörlerle en üst kattaki küreye çıkarak, Brüksel’in manzarasını izleyebilirler.
Atomium, çağdaş mimariye öncülük eden yapılar arasında gösterilmektedir. Geçmişte birçok filmde, televizyon programında ve kitapta yer almıştır. Ayrıca, Atomium, düzenlenen birçok etkinlikte de kullanılmaktadır ve birçok fotoğrafçı tarafından çekilmiştir.
8. Eskimosköy
Kanada’nın kuzeyinde, buzulların arasında bulunan Eskimosköy, Inuitler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır. Burada yaşayan insanlar, geleneksel olarak buzdan yapılmış evlerde yaşamaktadır.
İnuit kültüründe ev yapımı ile ilgili yüksek bir bilgi birikimi bulunur. Evlerinde kullanılan malzemeler, bölgenin soğuk hava koşullarına uygun olarak seçilir. Evlerin duvarları, sıcaklık koruması sağlamak için içi dolu olan kartopu bloklarından oluşur. İnuitler, bu blokları özenle kesip şekillendirerek evlerini inşa ederler.
Igloo adı verilen bu evler, düz çamura çevrilmiş kubbe şeklinde tasarlanmıştır. İçi sıcak tutacak şekilde planlanmıştır ve sadece birkaç saat içinde yapılabilmektedir. Ayrıca evler, inşa edildikleri yerlere göre değişik şekillere sahiptir. Her ev, ailenin büyüklüğüne ve ihtiyacına uygun olarak tasarlanır.
Eskimosköy’deki evler, sadece yaşam alanları olarak kullanılmaz. İnuitler, evlerde geleneksel yemek hazırlama yöntemleri kullanırlar. Kendi avladıkları hayvanların etlerini, buz üzerine yerleştirilmiş özel bir taş fırınında pişirirler. Ayrıca evlerinde uyurken yaz aylarında bile uyandıklarında karşılarına muhteşem bir manzara çıkar. Kuzey’in eşsiz güzellikleri, evlerinin pencerelerinden rahatça izlenebilir.
8.1 Eskimosköy’deki Evler Nasıl Yapılır?
Eskimosköy, Kanada’nın kuzeyinde yer alan bir köydür. Bu köyde yaşayan Inuitler, evlerini buzdan yapılan igloo adı verilen küçük yapılarla oluştururlar. İglu kelimesi, İnuitçede “ev” anlamına gelir.
İglu, düz çamura çevrili kubbe şeklinde yapılmaktadır. İglular, geleneksel olarak, karın üstünde inşa edilir. Kar, evin yapımı için gereken blokların şekil almasına yardımcı olan doğal bir yalıtkandır. İnuitler, iglolarını inşa ederken, karı sıkıştırıp karıştırarak sertleştirirler. İstikrarlı bir yapı için, blokların düzenlenmesi çanak çömleğin yüzeyine benzer şekilde gerçekleştirilir.
İgluların içi, sıcaklığı koruyacak şekilde tasarlanmıştır. İçerideki sabit sıcaklık, Inuitlerin soğuk kış aylarında hayatta kalmasına yardımcı olur. İglular, dışarıdan gelen soğuk hava akışını önlemek için dar girişlerle donatılmıştır. Böylece, sıcak havaları içeride tutmak ve soğuk havaları dışarıda bırakmak mümkün hale gelir.